Himmet KİRZUK
Türkiye Şampiyonlukları :
3000 ENGEL |
1968 |
Hikmet |
KİRZUK |
9.30,6 |
Başarıları
11.07.1971.- 3.000.m.Steepl.- 10.01.5.- Türkiye –Irak ikili yarışma üçüncüsü.
Yıl yıl en iyi dereceleri ve T.A.A.F.’nun . Şeref listelerindeki yeri.
YILI | BRANŞI | SIRASI | DERECESİ | ADI | SOYADI | BÖLGESİ | DOĞUM | YER | GÜN AY |
1965 | 5000 | 5 | 15.32.0 | Himmet | KİRZUK | Sivas | 40 | ||
1965 | 10.000 | 11 | 34.03.4 | Himmet | KİRZUK | Sivas | 40 | ||
1965 | Kros 10 Km | 7 | 32.22.0 | Himmet | KİRZUK | Sivas | 40 | ||
1965 | Maraton | 8 | 2:38.08.0 | Himmet | KİRZUK | Sivas | 40 | ||
1966 | 5000 | 11 | 15.46.4 | Himmet | KİRZUK | Sivas | 40 | ||
1966 | 3000ENG | 8 | 9.45.4 | Himmet | KİRZUK | Sivas | 40 | ||
1966 | 10km-kros | 6 | 34.50.0 | Himmet | KİRZUK | Sivas | 40 | ||
1967 | 1500 | 7 | 4.05.2 | Himmet | KİRZUK | Sivas | 40 | Ankara | 13.8 |
1967 | 5000 | 7 | 15.18.0 | Himmet | KİRZUK | Sivas | 40 | Ankara | 13.8 |
1967 | 10000 | 6 | 31.46.0 | Himmet | KİRZUK | Sivas | 40 | Ankara | 10.9 |
1967 | 3000ENG | 8 | 9.52 | Himmet | KİRZUK | Sivas | 40 | Ankara | 20.7 |
1968 | 3000ENG | 2 | 9.30.6 | Himmet | KİRZUK | Ankara | 40 | Mersin | 19.10. |
1968 | 5000 | 5 | 15.07.2 | Himmet | KİRZUK | Ankara | 40 | Mersin | 18.10. |
1968 | 10000 | 8 | 32.32.6 | Himmet | KİRZUK | Ankara | 40 | İzmir | 3.11. |
1968 | Maraton | 6 | 3:07.08.6 | Himmet | KİRZUK | Ankara | 40 | Erzurum | 9.6. |
1968 | 10km kros | 4 | 31.00.0 | Himmet | KİRZUK | Ankara | 40 | ||
1969 | 10000 | 8. | 32.17.6 | Himmet | KİRZUK | istanbul | 40 | istanbul | 28.9. |
1969 | Maraton | 7 | 2:42.47.8 | Himmet | KİRZUK | istanbul | 40 | Ankara | 19.5. |
1970 | 5000 METRE | 14 | 15.23.6 | Himmet | KİRZUK | İstanbul | 40 | İstanbul | 18.7. |
1970 | 3000ENG | 4 | 9.36.8 | Himmet | KİRZUK | İstanbul | 40 | İzmir | 18.10. |
1970 | 10 Km. KROS | 8 | 33.02.4 | Himmet | KİRZUK | İstanbul | 40 | » | » |
1971 | 1500 | 18 | 4,03,2 | Himmet | KİRZUK | İstanbul | 40 | İstanbul | 21,07 |
1971 | 3000ENG | 7 | 9,33,8 | Himmet | KİRZUK | İstanbul | 40 | İstanbul | 29,08 |
Uluslar arası bir yarış öncesi en Sağda Himmet KİRZUK – Ayakta solda : İsmail AKÇAY üçüncü Yılmaz SAKALLI (N.Tekil arşivi)
Soldan İsmail AKÇAY – Yılmaz SAKALLI- Şevki KORU-Himmet KİRZUK – Yücel SEÇKİNER Çömelik: Hamza CANAVA - Hüseyin AKTAŞ (N.Tekil arşivi)
Soldan: Hamza CANAVAR- Muharrem DALKILIÇ- İsmail AKÇAY- Himmet KİRZUK – Hüseyin AKTAŞ (N.Tekil arşivi)
ATLETİN SESİ DERGİSİ / 2008-AĞUSTOS SAYISI
HİMMET KİRZUK
TÜRK ATLETİZMİNİN SON ON YILINA DAMGASINI VURAN ADAM
Himmet abiye böyle takılıyorduk “Herşey senin yüzünden iki Mehmet’i de sen yetiştirdin, herşeyden sen sorumlusun.” O da bizimle birlikte hayıflanıyordu. “Ne yapayım yetiştirdik bir kere” arkasından atletizmdeki eksiklere söyleniyordu. 9 Şubatta Ulusal Kanal’da program yaptık Himmet KİRZUK’la çok çarpıcı önerilerde bulundu. Sonrasında sahaya gelişleri gitgide seyrekleşti, meğerse hastalığıyla cebelleşiyormuş. Atletin Sesi’ne yazı istiyorduk kendisinden. Oda yazacağını söylüyordu. Bir yarışmada karşılaştığımızda Atletin Sesi’ne bir şiir yazdığını söyledi şiirini verdi. Himmet abi yanına birde yazı yaz öyle yayınlayalım dedik. Girdiği yol dönüşü olmayan bir yolmuş meğerse. Hastalığını kimseye belli etmemeye çalışıyormuş. Sesiz sedasız birgün ölüm haberini aldık. Himmet KİRZUK’a Allahtan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz.
9 Şubat 2008’de yaptığımız söyleşiyi yayınlıyoruz
Bize kendinizi tanıtırmısınız.
1940 yılında Kars’ın Sarıkamış ilçesinde doğdum. İlkokulu Kars’ta okudum. 1956 yılında Erzurum’a geldim. Ortaokulu Sanat okulunda okudum ve arkasından liseyi yatılı olarak okudum. 1957 de Atatürk yarışması yapılıyormuş. ‘Katılan var mı?’ diye sordular kimse bilmiyordu. Yemek yemeğe gittim, geldim. Ağrı’dan bir arkadaşım vardı. Osman gel dedim, matematikten sınavımız var yarışmaya gidelim. Kaktık yarışmalara gittik. Bize malzemelerin en eskisini verdiler, yeni olduğumuz için. Öyle bir dokunmuştu ki bana hiç sormayın. Kendileri yeni eşortmanları giyiyorlar, bize eskileri vermişlerdi. Yarış başladı. Bizim okulun forması yeşil beyazdı. Erzurum’un taş mağazaları vardır. Kuyumcular caddesi. Oraya geldiğimizde bizim okuldan kim varsa geçmiştim. Cumhuriyet caddesine çıktık önde iki kişi kalmıştı, gitsem onları da geçicem, gitmedim bizim okuldakileri geçmiştim nasılolsa. Üçüncülük bana yeter dedim. Geri dönüp okula geldik. Herkes beni tebrik ediyor, öğretmenler odasına çağırıyor. Bana nasıl koştun diye suruyorlar. Hocam dedim onu bırakında ne zaman bir daha yarışma var. Seneye 27 Aralıkta dediler. Ötekileri de geçmek için. Bir sene hiç antrenman yapmadan geçti, kimsede sormadı. İdman falan bilmiyoruz ki nasıl yapılır. Vakıf talebe yurdundan 3 kilometrelik bir yolu her gün okula yürüyerek gidip geliyorum. 27 Aralık geldi bir sene sonra . Kim varsa hepsini geçtim birinci oldum. Aldılar beni Malatyaya götürdüler. Doğu şampiyonasına. Bizimle gelen idareci diyorki bir çocuk var. Gaziantep’ten ismi Muharrem eğer onu geçersen Doğu Gurup Şampiyonu olursun. Yarış günü geldi Muharrem yok orada şampiyon oldum. Mart ayında Ankara’ya geldim Türkiye şampiyonasına Muharrem DALKILIÇ birinci oldu. Ben 21. oldum . Döndüm geldim bir allahın kulu bu çocuk ortaokulda Liselileri geçiyor, bu çocuğu çalıştıralım demiyor. 1961’de yine Doğu gurup şampiyonasında birinci oldum. Beni Konya’ya Türkiye şampiyonasına çağırdılar. Orada 9. oldum. Ama bir sürü kaliteli sporcular vardı. Muharrem DALKILIÇ, Cahit ÖNEL, Erdenay OFLAS, Ekrem KOÇAK gibi. Ben bunlara takıldım 3 tur gittim 4. turda kollarım düştü yoruldum ancak 9. oldum. Çalışsaydım ilk 6 ya girmem işten değildi. Erzincan’a gurup şampiyonasına gitmeden Bir arkadaş vardı gurup olarak antrenman yapıyorduk yavaş yavaş koşuyordu, ben sinirlendim hızlandım. Ne yapıyorsun ya sen kendini öldürecekmisin dediler. Bende diyorum ki yarışlar böyle olursa ben birinci olurum bilmiyorum ki nasıl.
Okul bitti 1965 yılında ben Sivas’a geldim ,antrenmanlara o zaman başladım Bir sene içinde 4 kez milli takıma girdim.
Antrenörünüz kimdi?
Antrenörüm yok daha 3 -4 kez yarışmalara gittim, kendi kendime düşündüm. Demek ki biraz çalışmak gerekiyor. Yatarak olmuyor hatta, Sivastaki arkadaşları çalıştırmaya başladım. Hasan YURTTAŞ – Turgut KORKMAZ
Antrenmanları nereden buldunuz? Okuyormuydunuz?
Antrenör okuyarak olmuyor, kitaplarda başkalarının fizik gücüne göre yaptırılan antrenman programları vardı. Kendi kendime deneme yanılma yöntemiyle antrenmanları planlamaya başladım. Sivas’ta bir hava meydanı vardı 1.400 metre uzunluğu vardı. Ben orada 10 kere koşuyordum. Olimpiyat şampiyonu ZATOPEK’in bu şekilde antrenman yaptığını gazeteler yazmıştı. Demekki idman yapmak lazım.
1965 Sivasta Demirsipordayım dediler ki Atatürk koşusuna gideceğiz. Yalnız Atatürk koşusunun parkurunu bilmiyordum. Sordum daha önce Atatürk koşusuna giden arkadaşlara nasıl bir yer? Tarif ettiler Dikmenden başlıyor yokuş aşağı koşuluyor. Sivas’ta böyle bir yer var mı? Şimdiki havameydanının orada, çimento fabrikasının orada öyle bir yer varmış. Allah rahmet eylesin fabrika müdürü özel makam arabasını veriyordu, gidelim diye. Oradan iniş yapıyordum en az 7– 8 iniş yaptım. Ama bütün gücümle geliyordum. Bu inişler hatalıydı, bütün gücümü inişte harcıyordum.
27 Aralıkta Ankara’ya geldik ben üçüncü oldum Şükrü SABAN 1., İsmail AKÇAY 2. oldu. Fedarasyonda Abdullah KÖKPINAR vardı. Bana çok ilgi gösterdi. 1965’de Sivas’a geldikten sonra 4 kez milli oldum. Antrenmanlarla...
İlk Milliliğinizi hatırlıyormusunuz?
Belçika’da Mrtini Kros yarışmalarıydı. Muharrem DALKILIÇ, Şükrü SABAN, İsmail AKÇAY ve ben Muharrem 2. olmuştu, süper adamdı. Ben 45. İsmail 48., Şükrü’de 50. oldu sanırım. Dünya çapında bir yarıştı o şimdi yapılıyor mu bilmiyorum?
Derken ben kendimi o zamanın şartlarında geliştirdim.
Balkan şampiyonaları vardı o zamanlar.
O zamanlar balkan şampiyonaları farklıydı. Balkanlarda başarılı olan dünyada da başarılı olabiliyordu. İlgide büyüktü.
Şevki KORU bir gün geldi yanıma seni maraton koşturacağım dedi. Dedim ki hocam bende romatizma var. Bende zaman zaman ağrılarım oluyor. Dediki senin fulelerin küçük ve uygun. 1964 ti sanırım Hatay’a gittik 45 günlük kamp yaptık. Orada yarışa girdim 4. oldum derecem 2:32.00 idi. İsmail AKÇAY 1., Hüseyin AKÇAY 2., 3. Sanırım Hüseyin TOPSAKA olmuştu. Ondan sonrada Maraton ya 1 yada 2 kere koştum dizlerim elvermiyordu. 3000 Engel, 5000 metre 10.000 metre ve krosta, maratonda defalarca milli takımlara girdim.
Antrenörünüz oldumu hiç?
Hayır hiç antrenörüm olmadı.
1961 yılındaydı sanırım antrenman programı olarak Abdullah KÖKPINAR bana antrenman programı yazmıştı. 400 metreler ama ne tempo vardı, ne zaman ilkini. 58 saniye ikincisini 59 saniye 3. cüsünden sonra böyle antrenman olurmu diye bıraktım. Gittim bir ay antrenman yapmadım. Demekki ben bu işi beceremiyorum, yapamıyorum. Birsi deseki ya yanlış yapıyorsun şu tempoda gelmen gerekli, yada yüzde şu kadar dese. Yada 68 saniye koş dese tamamliyabileceğim zaten en iyi derecel 52-53 saniye.
Nevzat ÜNLÜ’yü Mehmet Akkün, Yılmaz Sakallı herhangi bir kursa girmeden ben milli takımlara soktum Derken Yurdadön geldi Veli BALLI geldi.
1969’da annem vefat etti. Sarıkamış’a gittim, dönerken Sivas’a bir uğrayayım dedim. Turgut KORKMAZ; Hikmet SEVİNÇLİ kimse gelmiyorki ne yapalım dedi. Oradan bir öğretmen ben sana yarın okulumu getirecem dedi. Ankara’ya dönecektim bir gün geciktirdim dönüşümü. Sanat okulundan geldiler aralarından bir çocuk 3000 metreyi 9:30.00 koştu 2 senelik atletmiş. Başka bir çocuk 10:06.00 koştu o hiç atletizm yapmamış. Fakat bir hırs var, bir mücadele var aklın durur. Gittim ismini sordum Veli BALLI dedi.
Abdullah KÖKPINAR’a geldim anlattım durumu bir çocuk var, ilerki yılların maratoncusu “Himmet sen üstüne düş çalıştır derecesi olmayan birine masraf yaparsak dedikodu olur bir yıl sonra alırız” Bir sonraki sene Ankara’ya getirdik 1500 metreyi 3:53.00 koştu. 5000 metreyi 15:00.00 koştu. Düşündüm. 10000 metreyi 28:00.00 saniye koşsa ne yapabilir yurtdışında, fazla birşey yapamaz. Ben onu Maraton çalıştırmaya başladım. İlk Maratonu 2:45.00 oldu 1976’da 2:11.30 koştu. Adamdaki güç kuvvet hırs atlette olması gerekli meziyetler onda vardı. Biraz seri, yumuşak değildi. Hem kendisiyle mücadele ediyor, hem de rakiplerle.
2:11.00’in bir hikayesi vardı. Kösice maratonu vardı Çekoslavakya’da 2:25.00 koşmuş orada Lahor maratonunada 27 gün var. Fahir abiye dedimki sen bu çocuğu götür. “ya oğlum dedi 27 günde maraton yarışımı olur? Abi karışma götür dedim. Veli Kösice’de heyecandan isal olmuş afedersiniz. 3-4 sefer yolun kenarına oturmuş orada gerçek anlamda maraton koşmamıştı. Ersin İSTANBULLUOĞLU, Fahir ÖZGÜDEN’e istiyorlarsa götür dedi ne var bunda. Birlik beraberlik çok önemli benim fikrimi desteklemeselerdi Veli BALLI o dereceyi koşamamış olacaktı.
Muharrem DALKILIÇ 5000 metreyi 15:03.00 koşmuş. Mehmet Yurdadön sırasıyla 13:56.00 – 13:52.00 – 13:48.00 – 13.33.00 koşmuş 1982’de 19 sene sonra yurtdışında da bu dereceler işe yaramıyor. İki rekor arası 19 sene
Diğer bıranşlardada öyle değilmi ortalam 10 yılda bir rekorlar kırılıyor.
Mehmet Yurdadön 1982 de rekor kırdı arkasından Zeki ÖZTÜRK 1990’da rekor kırdı. 8 sene .
110 engelde de 100 metrede de böyle.
Teknik bıranşlar üzerine konuşmayayım. Uzun mesafe antrenörü olduğum için oradan örnekler verdim.
Maratona gelelim İsmail AKÇAY 1968’de 2:13.00 koşmuş. Veli BALLI 1976 2:11.30 koşmuş. 8 sene. Mehmet TERZİ 1987’de 2:10.07’de koşmuş 11 yıl var. İşte bizim atletizmin gelişmesi bu. Yani biz hep bir kişinin üzerindenmi gidicez. Rekortmen atletin arkasınde en az 4-5 atlet olmayacakmı.
En büyük eksiğimiz nedir? Siz nasıl görüyorsunuz?
Antrenörlerimizin hiçbir kabahati yoktur. Sen antrenöre değer vermezsen. Sen antrenörünü maddi açıdan destek olmazsan. Ankara’da bugün 5-6 tane antrenör var bölgeden hiçbir ücret almıyor. 4 milyona sadece 5 -6 fahri antrenör. Hepside milli takımlara sporcu yetiştirmiş antrenörler.
Kulüplerinden ücret alıyorlardır.
Ben almadım bugüne kadar bir kuruş. Alanlarıda bilmiyorum. Orayada girmek istemiyorum.
Yurtdışından antrenör getiriyorlar, belki siz bilirsiniz Macaristandan Kovaç diye bir antrenör gelmişti. Cengiz AKINCIYI 400 engelde çalıştırıyordu. Cengiz AKINCI 51.8 miydi? 5 sene çalıştırdı Cengiz aynı dereceyi koşmaya devam etti. Hiçbir gelişme kaydedemedi.
3 antrenör getirmişlerdi Nasco İstanbul’a gitti. Biri İzmir’e gitti. Biri Ankara’da kaldı. Peşinden Polonya’dan geldi bir kızımız vardı. Gülle ve disk atıyordu. Fazla kiloları var diye diye iki sene kilo düşürmeye çalıştı, kiloyu düşüremedi derecesinide düşüremedi. O zamanı parasıyla 1000 -1500 Dolar aylık para verdiler. Bulgaristan’dan Rusya’dan gelen antrenörler var bugün. 1500 -2000-3000 Dolar aylık alanları var. Türkiye atletizmine ne getirdiler? Veya Türk atletlerin arasından kimi yetiştirdiler. Dışarıdan atlet getirdiler, bir gecede vatandaşlık verdiler, onun sırtından hem atlet hem antrenörü hem de idareciler para kazandı.
Yabancı sporcu geldiğinde vatandaşlık verildiğinde Türkiye şampiyonu ve rekortmeni sporcularda bırakıyor.
Bırakmak zorunda da kalıyor, çünkü herkes artık dışarıdan gelen atletle uğraşıyor. Yani biz içimizden çıkanlara önem vereceğimize dışarıdan gelenlere değer veriyoruz. Ondan sonrada Türk atletizminin nasıl gelişeceğini soruyuruz. Böyle gelişmez.
Nasıl gelişir?
Bugün her yere yayılan tek bir branş var futbol her yere gitmiş. Tüm Türkiye’ye yayılmış
Ankara’dan örnek verelim 19 mayıs stadının çevresinde en az 60 -70 kulüp var. Hepsi sabahın 8’inden akşamın 8’ine kadar her yaş gurubunda çocukları çalıştırıyorlar, sahalar dolup taşıyor. Futboldan para kazanmayı düşünen çok kişi var. Kendini ona inandırmış. Ailesini de ona inandırmış. Halbuki gerçek anlamda para kazanan çok az sporcu var. İyi bir Atlet olsa da para kazanabilir.
Bunu anlatamıyor ön pilana çıkaramıyoruz. Hadi Süreyya’yı geçtik Eşref APAK ne oluyor?
Dünyanın bir numaralı antrenörü neden Türkiye’ye gelsin? Neden Türk atleti yetiştirsin?
Gelse ne olacak? Neyi çalıştıracak? Gidip kırsal kesimde köydeki çocukları çalıştırmazki.
Artun TALAY’ı ben çok takdir ederim. Kendi hayatını buraya adamış. Yani bu kadar olmaz. 365 gün sahada.
Türkiye’nin ikinci Olimpiyat madalyasını kazandıran antrenör.
Birde İsmail AKÇAY’ın maratonda 4. lüğü var.
2002 de Rize’ye gittim. Kursa katılmaya kurstan sonra yarışma yapalım yetiştirdiğimiz hakemler uygulama imkanı bulsun dedim. 5000 metre koşturuyoruz çocukları. İçlerinden bir çocuk nasıl başladıysa öyle bitirdi yarışmayı. Tempoda düşüklük yok. Yarıştan sonra yanına gittim “Oğlum seni Ankara’ya götürsem gelirmisin?” dedim. “Hocam dedi Fenerbahçe’nin altyapısı var, arkadaşlarım oraya gidiyor para kazanmak için oraya gideceğim” dedi. Ciğerlerim yandı, o yaşta bir çocuk ekmek parası diyor. Bu çocuk geleceğin bir numaralı atleti olabilirdi. İşte biz bunları bulmamız lazım.
Bunu bulacak antrenör var mı?
Var. Antenör var. 72 milyon nüfusumuz var Yunanista’ın nüfusu bizim Üniversite çağına gelmiş gençler kadar. Yunanistan her olimpiyatta bir madalya kazanıyor.
Kaç para harcıyorlar?
Oraya geliyorum. Ben koştuğum yıllarda Şükrü SABAN’la giderdik Balkan krosa yada onlar gelirdi buraya. Ben Yunanlıları geçicem siz kimi geçerseniz geçin derdi. Yunanlılar o yıllarda arkamızda kalırlardı. Bugün olimpiyatlarda dereceye giriyorlar. Biz ne yapıyoruz. Bir kişi çıkıyor onun arkasında yatıyorlar, bir sonraki 10 yıl 20 yıl sonra yetişiyor. O birkişinin peşinde değil sen o bir kişiyi takviye et başka isimler bul.
Bölge Müdürleri, Fedarasyon, Gençlik Spor Genel Müdürlüğü, Bakanlık, Atletizmi geliştirmekmi istiyor? Kırsal kesime gidecek seçmeler yapacak onlarca, yüzlerce. Bunların arasından bir seçme daha yapacak. Sayıyı 15-20 ye düşürecek. Merkezde bir kamp eğitim merkezi açacak. Doğu şartları çok kötü. Yerde uzun zaman kar kalıyor. 8 ay idman yapamazsın. Ankara’da olacak bu merkez burada herşey var. Başlarında dersleriyle ilgilenecek öğretmenler olacak.
Türkiye’nin 11 ilinde bu tür merkezler var. Ankara İstanbul hariç.
Mesafeci sadece doğudan çıkmıyor. İsmail AKÇAY Balıkesir’li Mehmet TERZİ Eskişehir’li. Benim kırsal kesimden kastım sadece doğu değil. Futbolun girmediği yere gitmek lazım. Çocuklar sığırların peşinden zaten koşuyor. Bu çocuklar zaten antrenman yapıyor. Bu çocuklara yol göstermek lazım. Yöresel yarışmalar yapıp bazı merkezlere bu çocukları toplamak lazım. Doğuda Mayıs ayında çivili giyen sporcular var ondan derece beklemek zor. Birde yol parası için baraj koyuyoruz. Bu çocuk Mayıs başında nasıl koşacak.
3332 tane belediyemiz var Türkiye’de. Bakanlık, İçişleri Bakanlığı, Spor Bakanlığı. Her belediye bir tane atletin elinden tutsa. 3332 atlet olur, bunun 1332 tanesini at (imkanları olmayan belediyeler var) 2000 atlete sahip oluruz. 50 -100 atlette çok üst düzeyde yerini alır. Türkiye kazanır. Bunları yapmazsak Türkiye Atletizmde nereye gidecek?
Ekipler oluşturulup Nisan aylarında kırsal kesimlere çıkılacak, oralarda seçme yapılacak. Para ödülleride vererek 10 ytl. 5 ytl gibi para ödülleride vererek yarışmalar düzenlenmeli. 10 Ytl versen çocuğa dünyalar onun olur.
Son olarak ilave etmek istediğiniz bir şey var mı?
Birlik beraberlik içersinde atletizmdeki problemleri çözmemiz lazım. Bunu Fedarasyona, bölge müdürlerine atmakla bu iş çözülmez. Hepimize görevler düşüyor. Hele hele basına daha fazla görev düşüyor.
Ne dışarıdan antrenöre ne sporcuya ihtiyaç var, sporcu kendiliğinden çıkar hale gelir. En üst düzeyde kurslara katıldım. Antrenör kendi deneyimleri ile olunur. Başkalarının antrenman programı ile başarılı olunamaz. Her kişinin antrenman özellikleri farklılık gösterir.
İlginiz için çok teşekkür ederim.